Kamhi Leonard
PiSaGoR
Definecilerin bir sonuca ulaşamamalarının en büyük nedeni bu işin nasıl yapılacağını bilmemeleri ile ilgilidir. En büyük hataları defineyi belli bir tecrübe ve plan dahilinde değil, işittikleri hikayelere ve rivayetlere göre aramalarıdır. En belirgin hikayeler, ‘’buradan eşkıya geçmiş, yunanlı burayı sormuş, savaştan kaçan yahudi şu tepeye bir şey saklarken fark edilmiş, bu evde filan ermeni kalıyormuş, burada eskiden kuyu varmış, kilise varmış, çeşme varmış, nenem anlattı, dedem görmüş’’ gibi tamamen uydurma ve hayal gücüne dayalı inanışlardır.
Bu hikayelerin arasına bir de cin, tılsım ve hoca hikayeleri serpiştirildi/ karıştırıldı mı mesele tam gizemli bir hal alır.
Şimdi ortada belli işaret yok, gerçek bir harita yok, tecrübe yok, tamamen hikaye üzerine define avlamaya çıktık, bu büyük yanlış üzerine işin içine bir de bu yer tılsımlı kurgusu katarsak yaptığımız iş definecilikten çıkar bohçacılık olur. Define araştırmacılarının % 80’i anlattığımız şekilde define aramaktadır. Oysa yapılacak işten bu şekilde herhangi bir başarı beklenemez, yapılacak çalışma araziyi köstebek yuvasına çevirmekten ve yorgunluktan başka bir işe de yaramaz.
Şimdi ülkemizdeki definecilerin (daha doğrusu defineci olduklarını zanneden kimselerin) ruh hallerinden bahsedelim biraz…
1-) Çok maceraperesttirler, çoğunlukla define masalları ve efsaneleri severler, hiç mitoloji okumadıkları ve efsaneleri saçma bulduklarını söyledikleri halde duydukları iki kelamla Hollywood’a taş çıkaracak fantastik hikayeler uydururlar, Beyoğlu’ndaki haritacılar kahvehanesi gibi yerlere takılıp paralarını 3-5 bin liraya sahte harita satan dolandırıcılara kaptırırlar, dolandırıldıklarını anlayınca da elden giden parayı kurtarmak için haritayı başkasına satmaya çalışırlar, genelde saklı-gizli konuşurlar, kendi hallerine bakmadan ‘sağlam ve güvenilir adam’ arar, sırlarını güvendikleri kişilerin kulağına fısıldarlar… Onlarca harita Türkiye’yi baştan başa dolaşıp tekrara aynı kahveye gelir…
2-) Antikacı, eskici, definecileri dolaşarak kayıp hazine haritası bulmaya çalışırlar. Fotokopi kağıtlarını, deri üzerine el yazması sahte haritaları bile gerçek harita sanıp kolayca aldanırlar. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez diyerek sahte bir haritaya bazen 20-30 bin tl. bile verirler… Bazen bir eskicide buldukları eski ve anlamsız bir nesnenin, kimsenin varlığından haberdar olmadığı çok kıymetli bir nesne olduğuna inanıp onu önüne gelene satmaya çalışırlar. Kahvehane köşelerinde ceketlerinin iç cebinden çıkardıkları sahte haritaların hikayesini esrarlı bir fısıltıyla anlatıp sizi maceraya davet ederler. Gerçekte var olmayan bir coğrafya ve define peşinde koşarak ömürlerini boşa tüketirler…
Kimisi bunu bildiği halde hayal kurmak hoşuna gittiğinden yine de bu yoldan geri kalmaz…
3-) Güven meselesini aşmakta oldukça zorlanırlar, sanki ellerindeki yer veya buluntu çok kıymetli imiş gibi herkese kolay kolay güvenmezler, defineciliğin donanımlı bir ekibin işi olduğunu kabullenmektense araziye mümkün olduğu kadar az kişiyle giderler, çünkü "2 kişi bulursak 2, 3 kişi bulursak mal üçe bölünür, ne kadar çok adam o kadar az pay, fazlası malı böler, hisseyi düşürür’’ diye düşünerek eleman azaltma politikaları vardır…
4- Tek kurtuluş reçetesi olarak gördükleri için ucuz bir define dedektörü alırlar… Her zaman çok heyecanlıdırlar, ‘’yarın gidip heybe dolusu beşi birlikler, külçeler, Dakyanuslar, Sultan Reşatlar, Mahmudiyeler, Venedik dukaları, güğümler, bakraçlar, tenekeler, kazanlar, odalar dolusu altın ve 7 deve yükü hazineyi toplayıp geleceğiz’’ sanırlar, araziye çıktıktan sonra dedektör ilk sinyalini alır, herkesi heyecan basar, başlarlar kazmaya, çıkan ya paslı bir çividir, ya eski bir fişek, ya kırık dökük bir parça alüminyumdur yada teneke. Tüm hayalleri suya düşer, günler böyle devam edince başlarlar cihaza sövüp saymaya, cihazı aldıkları firmayı topa tutmaya… Bir dedektörün bir defineciye sağlayacabileceği en büyük katkı nedir, ne kadardır, bununla alakalı en ufak bir bilgileri bile yoktur oysa.
Sırtına kazma küreği alan bir adam hemen ‘bir şey bulacağım, biraz kazarsam bulurum’ zanneder, define bulmayı tarladan patates kaldırmak kadar kolay sananlar çoktur…
5- Genelde kimselere görünmemek için geceleri işe çıkarlar, çocuk ağlaması, yer sallanması, yılan tıslaması, durduk yere ortaya çıkan bir esinti, gök gürlemesi, uğultu gibi garip sesler duyar ve gördüklerinin sadece define yüzünden meydana geldiğine inanırlar. Bu sesler, örneğin açtıkları bir mezarsa, mezar açılırken ortaya çıktığında korku ikiye katlanır. Bu sesleri nedense hep defineciler duyar, çünkü zihinleri, oraya gitmeden önce duydukları sayısız define hikayesi ve kazı esnasında meydana gelmiş tuhaf ve korkulu hadiselerle allak bullak olmuş durumdadır. Korku en büyük düşmanlarıdır, çoğu kere yanlış hareket etmelerine sebebiyet verir, onlar farkında bile olmadan!
6- Rüyalarla amel etmeye bayılırlar. Kendisi, babası, dedesinin evinin yakınında olduğunu gördükleri bir defineyle ilgili rüyayı elli sene konuşur ve rüyanın mutlak var olan bir defineye işaret ettiğine inanırlar. Rüyada gördükleri yeri herkesten gizler, sır gibi saklar, oraya yaklaşan, gelen-giden var mı diye gözleri gibi bakarlar.
Define yeri bir kimseye rüyada görünebilir, buna bir sözümüz yok. Ancak her rüyayı, bilinçaltı, şeytani veya rahmani demeden son derece ciddiye alır, kafalarında babası veya dedesinin zaten zamanında çok zengin oldukları veya bir yerlere gizlice bir küp/bir teneke altın gömerken görüldükleri ile ilgili hikayeler kurgularlar… Yada basit bir hikayeden ve bir belki yanlış anlamadan yola çıkıp–neden olmasın diyerek- klasik define hikayeleri uydururlar.
Çünkü definenin kendi evlerinin içinde veya bahçesinde çıkması onlar için en büyük umuttur, hayaldir, fantezidir. Tarlasını sürerken sabanı bir küp altına takılan fakir bir köylü gibi kimseyle uğraşmadan, başkasına muhtaç olmadan kazanılacak bir defineye paha biçilemez. Bu sebeple hakkında define söylentisi çıkan bir evi veya araziyi satın alarak zengin olacağına inanan, çok kurnaz geçinen bazı kimseler de vardır bunların içinde!
7-) İşin içinden çıkamayıp defineyi bulamayınca suçu cinlere atarlar… Yok cinler defineyi toprak altından kaydırmış, başka yere taşımış, yok tılsımı çözemedik, yok yere yanlış zamanda gittik…
Böylece her kazı diğerleri gibi hayal kırıklığı ile sonuçlanır. Fikir alış verişi ile yanlış yeri kazdıklarını kabullenmektense ‘’cinler defineyi kaydırıyor’’ veya ‘’içimizden birinin kalbinde fesatlık, kötü niyet, mala tek başına konmak veya inançsızlık var’’ diye hayali teoriler üretirler…
Profesyonel çalışmayla define bulmanın yolu;
1-) Öncelikle çalışma yapacağınız yer üzerinde doğru ve doyurucu bilgilere sahip olmak zorundasınız. Lafla, rivayetle, dedikodu ile peynir gemisi yürümez. İyi bir harita, gerçek define işaretleri, veya ‘’pahalı ve kaliteli’’ cihazınızın size verdiği doğru bilgiler çok önemlidir… Etrafınıza bir bakın, bilmediği işlere girip servet harcayan, zerre kadar bir şey bulamayan ve elindekinden de olan bir çok insan vardır… Bunların yaptığı definecilik değil kumar oynamaktır.
2-) Coğrafya, eski medeniyetler ve bunların arazi yerleşimleri hakkında eğitimli/tecrübeli olmanız da şarttır. Her medeniyetin farklı zamanlarda farklı paralar kullandıklarını ve servetlerini farklı yollar/tuzaklar ve uygulamalarla farklı yerlere gizlediklerini unutmayın…
3-) İşaret dilinden anlamanız gerekir. Daha kaya, vadi, kuyu, eski ev ve benzeri yerlerde bulunan işaret, kabartma ve kazıntıların çobanlara mı yoksa eski medeniyetlere mi ait olduğunu bilmeyen, bunları birbirinden ayırt edemeyen bir kişi bu işi yapamaz. Nasıl yapacak, her gördüğünü bir define işareti saydıktan sonra?
Defineyi gösteren işaretlerin küçük bir alan içerisinde değil, definenin birkaç yüz metre çevresine dağılmış olduğunu bilmek lazımdır.
Öncelikle çalıştığınız yerde gerçekten ‘’define işareti’’ olduğuna inandığınız net işaretler bulmalısınız, bu işaret üzerindeki çalışmalarınız kısa vadeli olmamalı, bir işareti ilk gördüğünüzde çözümde başarılı olmanız imkansız yada çok zordur. İşaretin en az 200 metre çevresinde dolaşıp coğrafyayı iyice tanımanız, araziye vakıf olmanız gereklidir. Bu ilk gün pek bir işe yaramaz gibi görünür, aynı işaretin yanına 2-3 gün sonra gittiğinizde ise ilk gittiğiniz gün gördükleriniz arasında çok fark olduğunu, gözden kaçırdığınız bazı noktalar bulunduğunu ve çözüm için ip uçları elde ettiğinizi fark edeceksiniz.
Aradan bir kaç gün geçtikten sonra aynı yere 3. kez gittiğinizde bölge/coğrafya artık sizindir, şimdi işaretleri çözmeye başlayabilirsiniz. Bu söylediklerimiz çok önemlidir, bir işaretin yanına bir kez gidildiğinde o işareti çözmeniz zor görünebilir, bunu kendinizde anlayacaksınız ama 2. ve 3. ziyaretlerde zihninizin iyice açıldığını, o bölgedeki her şeyin size çok farklı gözükmeye başladığını ve artık tahminlerinizde nokta atışları yapabildiğinizi fark edeceksiniz.
İşaretlerin çoğu son noktayı vermez, sadece yön ve mesafe gibi ip uçları verir. Son noktayı bulmak sizin sabır becerinizle alakalıdır. Durum böyle olunca nokta tespiti için bir değil, bir kaç yer belirlenir ve bunlardan, en verimli olduğu düşünülen yerden başlanarak diğerlerine doğru sırasıyla hareket edilir…
Kısaca çalışılacak yer üzerinde çok acele etmeyip belli bir süre düşünmek, akıl yürütmek çok faydalı olacaktır.
4-) Elinizde size yardımcı olacak pahalı bir cihaz olmalıdır. 3-5 bin liralık cihazlarla define bulmak için hem çok nasipli hem de çok tecrübeli olmanız lazımdır. Milyonların hayalini kuran bir kişinin bir araba veya ev parasını gözden çıkarması çok değildir.
5-) Ekibinizde bir ‘’Arkeolog’’ bulunması işlerinizin kolaylaşması ve hızlanması bakımından sizin için harika olacaktır...
6-) Ekibinizde tılsım bozmaktan anlayan, cinlerle mücadele edebilecek cesur bir Hoca bulunması da işlerinizin kolaylaşması ve hızlanması bakımından sizin için harika olacaktır. Alet onay verir ve fakat çalışılacak yerde manevi bir engel olduğu anlaşılırsa Hoca ancak burada devreye girer. Hocayı ‘’definenin tılsımını çözmek için’’ değil de ‘’define yerinin tespiti için’’ araziye götüren insanlarda akıl yoktur, çünkü hocanın öyle bir kabiliyeti yoktur, olsa sizi mi bekleyecekti, gider eşiyle/dostuyla kendi çıkarırdı defineyi…
Hele Hoca, define tespiti için cinlerden yardım aldığını söylüyorsa hiçbir şey beklemeyin. Adamın cinleri orada bir şey varsa bile hazineyi kendileri sahiplenip elde etmeyi arzu ederek yolunuza taş koyacaklardır… Ayrıca cinlerde böyle bir kabiliyet (define tespiti) de yoktur, bu konuda bilinen ve anlatılan hikayeler tamamen uydurmadır.
Define yerine, cinlerden yardım alınacağı inancıyla bugün bazı kimselerin yaptıkları gibi cinlerle görüşen veya onları görebilen ‘’saralı’’ bir hasta götürmek de çok yanlış ve tehlikelidir… Cinler size zırnık koklatmayacakları gibi o korunmasız hastaya bir kere daha vurup iyice hasta edeceklerdir… Hasta orada ölür/öldürülürse diyetini kim ödeyecek? Bunu hiç düşündünüz mü?
7-) Çalışacağınız ekip akıllı, mantıklı hareket eden, gözünü para hırsı bürümüş, aç gözlü ve hırslı olmayan, cesur ve ekip çalışmasına uygun kimselerden seçilmelidir. Çok konuşan, boş konuşan, hiçbir deneyimi olmayan ve ekibi yavaşlatan, yoran kimselerle bu yola çıkılmaz… Yola çıkılırken ‘’abi para bi çıksın, şunu alacağım, bunu alacağım’’ diye ballandıra ballandıra hikayeler anlatan bir adamla bu yola çıkılmaz.
Üzerinde BÜYÜ, MUSALLAT ve NAZAR olan kimseler de bu yola çıkılmaz. ‘’Bağlı’’ adamın ekibe de zararı olacaktır. Onun kısmeti kapalı olunca diğerleri de bundan ciddi şekilde etkileneceklerdir. Çözümü, çalışmalara başlamadan önce ilminde uzman bir hocaya başvurup vücut taraması yaptırmak ve herkesin temiz olduğundan emin olmaktır.
Resmi kazı, kaçak kazı meselesine girmiyorum bile. İnsanımızın bu hususta da diğer konularda olduğu gibi yeterli bilgisi yoktur. Devletin define kazısı hakkındaki kanunları çok kısıtlayıcı ve belli ücretlere tabi olduğundan bir çok kişi çareyi kaçak kazı yapmakta bulur.
9-) Definenin bir zekatı vardır, bu da çıkanın yüzde 20’sidir. Bu kul hakkıdır, verilmemesi haline o malın bir kıymeti ve bereketi kalmaz, elden kısa zamanda sabun gibi kayar gider. Define çalışmasına başlayan bir kimsenin zekatını vermeye niyetlenmesi lazımdır…
10-) Bir defineci ele geçirdiği malzemeyi elden çıkarıncaya kadar korumasını da bilmelidir. Bulduğu çok kıymetli ve paha biçilemez bir heykeli, içinde altın olacağı düşüncesiyle balyozla kırıp tuzla buz eden ahmaklar var. Bunlar altından daha kıymetli olan nesneleri hırs ve acelecilikleri yüzünden çöp haline getiren akılsızlardır.
‘Bulduklarımı bir güzel temizleyeyim’ düşüncesiyle nesneyi çizen, kıran, çatlatan, sert bir tel fırçayla fırçalayan adamdan defineci olmaz…
11-) Define ararken girilen risklere dikkat edilmeli, teknik bilgi ve cihazlara mutlaka sahip olunmalıdır. Gaz maskeleri, toprak altında kalma riskine karşı çalışma sırasında ekibi koruma altına alacak tel örgüler çok önemlidir.
Define ararken 10 metre derinde jeneratör çalıştırıp çıkan dumanla kapana kısılan ve oksijensizlik yüzünden ölen insanlar olmuştur. Uçurumlardan düşenler, girdikleri kuyudan çıkamayanlar, ayı, yılan, domuz, kurt gibi vahşi hayvanların saldırısına uğrayanlar, taş yığınları altında kalıp ezilerek korkunç bir şekilde ölenler olmuştur ve olmaktadır. Arazideki toprak katmanlarının gevşekliği, o bölgede heyelan tehlikesinin bulunması bunlardan yalnızca bir kaçıdır.
Asırlarca yer altında bekleyen altının, oksitlendiğini, saklandığı odayı zamanla oksit kapladığını bile bilmeyip bir kapağı açar açmaz başlarını buldukları odadan/delikten/mağaradan içeriye uzatarak ciğerlerine çektikleri bir nefes zehirli oksitli havayla oracıkta can veren insanlar vardır… Kazı yapılacak yeri aceleyle açmak için dinamit patlatan ve vücutlarına isabet eden taş parçaları sebebiyle yüzü gözü dağılıp ölenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar çoktur.
Başkasının arazisine habersizce girip yakalandıklarında kendilerine pompalı tüfeklerle ateş edilerek yaralananlar ve öldürülenler de vardır bunların içinde.
Yine çalışma sırasında o bölgede ikamet eden cinlerin şerrine uğrayıp felç kalan, sakatlanan veya korkudan aklını yitirme noktasına gelen insanlarımız da mevcuttur. Aynı yerde veya birbirine yakın noktalarda çalıştıkları için çatışan, birbirlerine silah çeken kimseler de vardır… Girdikleri yerdeki su seviyesi yüksek olduğu için boğulan yüzme bilmeyenler vs. liste uzayıp gider…