DEFİNE OLABİLECEK YERLER
İnsanlar para ve kıymetli eşyalarını,ancak kendilerinin belirleyebildiği en gizemli noktalara saklıyorlardı. Bu noktalar arazinin muhtelif yerleri olabileceği gibi evler, kiliseler ve çeşitli doğa yapıları olabiliyordu. Bunların dışında elbette her para gömücüsünün kendine has belirlenmiş yerleri de olabilir. Bizim burada yapacağımız; para ve kıymetli eşyaların nerelere konulabileceğinin mantığı üzerinde durmaktadır.
1. Gömüyü yapan kişi malzemesini gömmeden önce mutlaka iyi bir düşünce sürecinden geçecek, kendi yaşadığı bölgelerin içinde kendisine en uygun ve akla en yatkın yeri bulmaya çalışacaktır. Ancak akla yatkın olması kendi açısından önemlidir.Bu nokta başkası tarafından akla ve mantığa uygun olmamalıdır.Gömüyü yapan kişi en kalabalık bir yeri seçip orda ki gelen geçen insanlara da fark ettirmeden malzemeye bekçilik yaptırabilir.
2. Seçtiği gizli gömü alanı kendisinin sık sık ziyaretle kontrol edebileceği bir mekan olmalıdır. (bu madde eşkiya ve muharipler için geçerli değildir ) Özellikle ev ve bahçe gömüsü yapan insanlar oturup yattıkları odalardan ya da pencerelerden rahatça gözleyebilecekleri alanları seçerler.
3. Gömü yapan kişi ya da kişiler daha sonra tekrar geleceklerini düşündüklerinden dolayı da; gömü alanın çevresinde kendilerine uygun belirli yerleri nirengi noktası olarak alırlar.Bu madde arazi ve orman gömüsü yapanlar için daha önemlidir.
4. En son olarak; gömü yapan kişi; gömü alanı çevresinde bir takım işaretler koyacak ve onlarla yerin bulunmasını sağlayacaktır. Bizi esasen en çok ilgilendiren meselede burasıdır. Ancak bu yönü işin aynı zamanda en zor olan kısmıdır. Zira gömücün bıraktığı işaretin çözülebilmesi için öncellikle bu işin bir kuralının bulunmadığı bilinmelidir. Burada mantıklar zorlanacak, edinilen tecrübelerden yola çıkılarak bir sonuca varılmaya çalışacaktır. Bir de; gömücü kişinin sosyal yapısı, eğitim durumu, yaşadığı devir ve dine bakış açısı iyi bilinecektir. Sadece bunlarla bitmeyip bir de Grek, Roma, Frig, Bizans ve yerine göre Osmanlı alfabe ve rakam sistemlerinin bilinmesi kaçınılmaz olmaktadır. Son olarak da; belki bir miktar tarih bilgisi en önemli malzemesi olmaktadır. Çünkü biz Hz.İsa'nın henüz doğumu 2.000 sene olmasına rağmen 3.000 yıllık İncil'den bahseden tarih uzmanlarını! Çok gördüğümüz için bu meselenin ne kadar önem taşıdığını da çok iyi biliyoruz.
Malzemeyi gömen kişinin yer sorununu çözmesi ile ilgili olarak bu kadar bilgi verdikten sonra, gömü mekanları üzerinde de bir miktar duralım: En az işaretlerin kendisi kadar, o işaretlerin bırakılacağı mekanlar da önemlidir. Bazen de hiçbir işaret bırakılmadan geçmiş anlayışlar doğrultusunda bazı gömülerin yapıldığını biliyoruz. O halde; Anadolu'daki gömülerin sıklıkla nerelere gömüldüğünü, yapılan gömülerde hangi noktaların daha çok nirengi olarak seçildiğini görmeye çalışalım. Şurası asla unutulmamalıdır ki gömü yapan insanlar kendilerine gömü mahallerini belirlerken asla değişmeyecek olan ya da yakın zamanlarda yerinden oynamayacak olan yer ve mekanları ya da onlara yakın bölgeleri tercih ederler. Bu yerleri kısaca inceleyelin:
ARAZİLER
Arazileri kendi şartları içinde çok iyi değerlendirebilen eski insanlar, kendi yaşadıkları devirlerdeki nüfus yoğunluğunu ve yol geçiş güzergahlarını göz önünde tutarak en az dikkat çekecek yerleri seçmişlerdir. Arazi gömülerinin çoğunda yerlerdeki sabit küçük kaya parçalarında ok, kama, cezve, nal, niş, sofra taşı, zincir, el ve ayak resmi ile hayvan figürlerinin işlendiği küçük taş parçalarıdır.
Yukarıda saydığım ve benzeri olan işaretler genellikle kayalıklar üzerinde değil; yerdeki sabit küçük kayalara ve taşlara işlenirler. Burada dikkat edilecek bir husus arazi işaretlerinin kesinlikle bir tek olmayacağıdır. Hatta Ermeni toplumu mensuplarının kendi iç anlayışları doğrultusunda en az iki ya da üç işaret bırakmadan define gömmediklerini herkes bilir. Bu işaretlerin bir tanesi yön bir diğeri mesafe bildirmek zorundadır. Bazen hem yönü hem de mesafeyi tek kalemde bildiren işaretler de bulunabilir. Ok, yay, tek ayak vb. işaretler bunlardandır. Murçlu kayalar ise mutlak mesafeyi ve yönü sayarak bulmayı gerektiren motiflerdir. Bu işaretlerin bir kısmı ters yönler için aldatmaca olarak da kullanılır. Ok işareti olarak verilen motifin bazı çeşitleri bunlardan biridir. Diğer bir kısım işaretler de bulunduğu taşın altını kazmayı ifade eder; cezve,değirmen taşı,musalla taşı,sofra taşı,yapraklı çiçek bunlardan bir kaçıdır. Çizilen motifin gösterdiği yönde gidilerek adım ya da metre hesabıyla gömüsü yapılanlar ise gömücü kişilerin mantığını ve kullandıkları uzunluk ölçülerini bilmeyi gerektiren işaretlerdir. Bunlar da bir kısım oklar, kasatura, baş halkalı zincir, tek ayak, tek el, tabanca ya da tüfek vb. işaretler bunların bir kaçıdır. Osmanlı döneminde azınlıkların kullandıkları arşın ölçülerinin bilinmesi gibi bazı bilgiler burada önemlidir. Yine Roma ve Bizans gibi uygarlıkların bıraktıkları işaret ve semboller de bilinmezse malzemenin yerini bulmak mümkün olmayacaktır. Arazi ve kayalık alanlarda bırakılan bir kısım işaretler sadece müjdesi verebilir. Asıl arayı bulmak da yine ikili-üçlü işaretlerin iyi tanınmasını gerektirir. Yer taşlarına bırakılan önemli işaretlerden biri de parçalı motiflerdir. Bunlar topal ayı, tek göz, noksan yapraklı çiçek, çolak papaz gibi işaretlerdir. Bu motiflerin kopuk ve noksan olan parçalarının bulunması gerekir. Malzeme kopuk parçanın yine altında değildir. Yakınında aranacaktır.Bununla ilgili bilgi kendi bölümünde verilmiştir. Yer taşlarına çizilen haç veya yemin ifade eden istavrozlar ise bazen mezara, bazen de tapınağa nişan olarak bırakılmıştır. Arazilerde tek ağaçlar ve ikili üçlü sıralı ya da geometrik şekilli olan ağaç grupları da önemlidir. çatal çamlar,eski ardıçlar,ahlat grupları aldatan yerler değildir.
ORMANLAR
Gömülerin sıkça yapıldığı alanlardan biri de ormanlardır. Orman gömülerinde sık ekilen grup ağaçlar yerine yol kenarı fakat belirli yetişkinlikte olan ağaçların yakınları tercih sebebidir. Ormanlar da yine dönemeç noktalar ya da bakıldığında bir köy veya ağılı görecek noktalar önemlidir.Eski orman da defineciler tarafından iyice bilinmesi çok mühimdir.
Orman içlerinde pek çok yerlerde kilise, tapınak yerleri ile mağaralar mevcuttur. Bugün bu yerler bozulmuş tahrip edilmiş olabilir. O zaman buraların eski halini göz önüne alarak araştırma, inceleme yapmak gerekir. Yani eskiden orman alanı iken bugün çıplak arazi olarak görünen yerler olabildiği gibi tam tersi de olabilir. Hıristiyanlık öğretisi için de inziva ve riyazet vardır.Dolayısıyla bir kısım kiliselerle tapınakların orman içlerine yapılmış olması sıkça rastlanan durumlardır. Papaz ve rahipler buralara çekilerek ibadette bulunurlardı. Yine aynı şekilde bazı manastırların gözlerden uzak ve tabiat ortamları içine yapıldığını sıkça görürüz. Trabzon'daki Sümela Manastırı bunların en güzel örneğidir.
KİLİSE VE TAPINAKLAR
Gerek inançları ve gerekse eski devirlerdeki güvenilirliği nedeniyle gömücü insanların tercih mekanlarından birisi de kiliseler ve tapınaklardır. Genel itibariyle kilise kapı girişleri ve yakın çevreleri halktan olan insanların en fazla rağbet ettikleri yerlerdir. Fakat kiliselerdeki papaz ve rahiplerin kendilerine ait has odaları asıl para mekanlarıdır. Zira halkın ve idarecilerin verdikleri paraları papazlar kiliselerin mihrap altındaki ya da kilise ile ev arasındaki kullandıkları dehliz içindeki özel yapılı ve güveli odalarında saklarlardı. Dışarıdan ya da sonradan gelen devirlerin insanlarının bu mekanlarda sıkça tercih ettikleri asıl saklama noktaları kiliselerin avlularıdır. Fakat günümüzde bu tür gömüler yok denecek kadar azdır. Bunlar ya soygunla alınmış, ya da avlular kaybolduğu için bugün bulunamaz hale gelmişlerdir. Mağara tipi kiliselerin ise ön cepheleri, yani bakıldığı zaman görülüp tarassut edilebilecek yakın çevreleridir.
DERE VE NEHİR KENARLARI
Yer değiştirmesi ve kaybolması kolay kolay mümkün olmayan bu tip yerler, define gömücüleri için vazgeçilmez mekanlardan birisidir. Ancak burada bir hususa dikkat etmek lazımdır; derelerin yatak kenarları bu işlem için kesinlikle uygun değildir. Bir sel ya da akıntının felaket olacağını bilen eski insanlar daha ziyade nehir kenarlarındaki sert kayalık alanları seçerler, böyle gömüleri de mutlaka metal, metal, ya da kalın pişmiş küpler içine koyarlardı. Nehirlerin dönüş noktaları ve nehirler üzerindeki eski köprülerin yakınları araştırılmaya değer mekanlardır.
KÖPRÜ AYAKLARI
Köprü civarları gömü ileri için önemli olduğu kadar köprülerin ayakları da çok ilginç saklama mekanlarıdır. Özellikle taşı yapı köprülerin pek çoğunda ayak kısımlarını işaret eden bir takım motifler ve figürler görürüz. Bunlar bazen bizim gözümüzde süsleme ve tezhip sanatı gibi görülebilir ama aslında bir takım saklanmış eşyanın ifadesidirler. Hepsi için bir genelleşme yapmak mümkün değildir; ancak bu iddiamız pek çok yerde doğrulandığı için rahatlıkla ortaya koyabiliyoruz. Bu tür köprü ayaklarında haç, çiçek, çember, papatya ve güneş resimleri görülebilir. Genel işaretleri bunlardır.İstisna olanlar da vardır.
PINAR VE ÇEŞME GÖZELERİ
YOL AYRIM NOKTALARI
DEĞİRMEN İÇİ VE ÇEVRELERİ
Arkeolojik buluntulara göre insanoğlu buğdayı 6-8 bin seneden beri bilmekte ve kullanmaktadır. Buğdayın genel işleme yeri ise değirmenlerdir. Bu sistemin kullanıldığı ilk tarihleri bilemiyoruz ama şurası bir gerçek ki: ilk değirmenim yapıldığı günden bu güne kadar da insanoğlunun en vazgeçilmez uğrak noktalarından birisi buralar olmuştur. Değirmenlere su taşıyan ark kenarları,değirmen yükleme yapılan sırt cepheleri, değirmen çarkının döndüğü istikametin uzak noktaları bu anlamda saklama yerlerinden birisidir. Bizim aldığımız bir bilgiye göre değirmen sahibi kişi, kendi emanetini değirmenin porto (çift) kapısının sağ kanadının tam arkasına koymuştur. Görüldüğü gibi her insanın kendine göre bir gömü mantığı vardır. Bunların tamamına akıl sır erdirmek ve Şu define şöyle bulunur'' diye ahkam kesmek mümkün değildir.
HÖYÜK ÜZERİ VE TÜMÜLÜSLER
En önemli gömü noktalarından birisi de buralardır. Tümülüs ve höyüklerin iç yapısını anlatacak değilim. Gömücüler için bu mekanların dış ve yakın çevreleri çok önemlidir. Sadece define gömücüleri değil. Tümülüsleri yapan insanlar bile para ve diğer emvali, Tümülüs yerine nereye koyacaklarını zamanın da şaşırmış kalmışlardı. Çünkü Tümülüsleri birçok kavimler gibi Bizans toplulukları da yapıyorlardı. Tarihin en büyük soyguncusu olan Bizanslılar, ekonomik sıkıntıları sebebiyle kendilerinden öce yapılmış Tümülüsleri olduğu gibi kedi dönemlerinde yapılanları da buldukları ilk fırsatta soyup soğana çeviriyorlardı. Bunun içidir ki geç Bizans dönemi Tümülüslerine artık sadece ölünün cesedi konuluyor, armağanları ise yakın bir bölgede oluşturulan başka bir saklama mekanına bırakılıyordu. Aynı mantıkta hareketle geç dönem insanları definecilerini gömerken höyük ve Tümülüs ya da höyüğün yakın mesafedeki şurasına burasına gömüyorlardı. Çünkü buralar asla değişmeyecek ve bozulmayacak sabit mekanlardı. Tümülüslerin yapıldığı dönemlerde değil çok daha sonraki bölge sakinleri kedi gömülerini yaparken mutlaka bu Tümülüs gerçeği göz önüne alarak gömme işlemlerini gerçekleştirmişlerdir. Tümülüslerin yakınlarında çoğunlukla eski ahlat ve ardıç gibi uzun ömürlü sert ağaçlar vardır. Ya da aynı bölgelerde akarsu, ya da bir tepe tabi dağ/gibi bir nirengi noktası vardır. İşte gömü yapan kişiler bu arazi yapılan arasında çoğunlukla adım hesaplarıyla üçgenler kurarlar Şayet elde harita veya benzeri bir kayıt yosa dahi Tümülüs çevreleri bu gözle mutlaka incelenmeli, bu bölgeler şüpheden uzak tutulmamalıdır.
DAĞ VE TEPELER
Aynen;Tümülüs bölümünde anlattığım gibi bu sefer de tabiattan küçük dağ ve tepeler define gömücüleri açısından mihenk noktalarıdır. Bu şekil bölgelere ait bir rivayet ya da harita ile karşılaşma durumunda: tepe ile çevresindeki çeşme, pınar, köprü, değirmen, yol ayrımı gibi nirengi noktalar gözden kaçırılmadan sağlıklı bir incelemeye tabi tutulmalıdır.
KAYALIK ALANLAR, KORUGAN TİPİ-ÇAĞIL YADA ÇAKIL YIĞMALARI
SAHTE MEZARLAR
Eşkıya ve Ermeni toplulukları Müslümanların mezarlık ve türbelere olan zaafını bildikleri için para ve kıymetli eşyalarını daha sonra gelip almak üzere bu tür yerlere saklıyor ve onları değişik bir biçimde şekillendiriyorlardı. Bizim insanımızda baba-dede kültürü de çok olduğu için bundan ziyadesiyle yararlanıyorlar e türbenin adını da filan baba-filan dede gibi isimlerle adlandırıyorlardı. Bu tür mezarlar da dikkatli olmak lazımdır. Yanlışlıkla bir Müslüman zatın kabri telef ve tahrip olabilir. En iyisi gerekli araştırma yapıldıktan sonra buranın bir mezar değil böyle bir define mahalli olduğuna kanaat getirmeliyiz. Sahte arazi mezarları genellikle uzun ve kıblesiz olur. Türbelere yapılan uzun sandukalar orada medfun zatın yüceliğine istinaden uzun imar edilmiştir. Bunlarla arazideki ya da mezarlıklar içinde olan uzun mezarları birbirine karıştırmamak gerekir. Bir örnek vermek gerekirse; Eskişehir'in Seyitgazi ilçesinde yatan Seyyid Battal gazi yaklaşık yedi metredir.
MAĞARALAR
Mağaralar da para gömücülerinin en çok rağbet ettiği mekanlardan birisidir. İsli Mağara, Gazlı Mağara Kemerli Mağara gibi isimlerle meşhur olan ve aranan mağaraların normal şartlarında ne ifade ettiğini biz henüz bilmiyoruz. Ama fazla uzman olan bazı bulanık suların balık avcıları bu mağaraları kutsal hale getirip milletin rüyalarına sokuyorlar. Elbette mağaralar insanların en eski dönemlerden beri kullanım alanlarıdır ve buraları evleri-ahırları ve hatta mezarları oralar kullanılmıştır. Ama asla define gömme yeri olarak kullanılmamıştır. Yani şunu demek istiyoruz: mağaralarda mutlaka para yoktur demiyoruz ama gazlı mağara, isli mağara diye adlandırılan mağaralar özel define yerleridir de diyemiyoruz. Bunun kesinlikle bilinmesinde fayda vardır. Bu uydurma şeylerle akıllı definecinin zaman ve para kaybına girmemesi gerekir. Tarihin karanlık dönemlerine ait insanın büyük özenle resimlediği muhteşem galerilerden oluşan mağaralar aslında o dönem insanlarının yaşam alanları değildi. Zira buralarda yaşandığına dair herhangi bir kalıntıya ve günlük kullanım eşyasına rastlanmamıştır. Bazı durumlarda korunaklı kaya ağızlarını belli bir süre sığınak olarak kullanmış olmalarına karşın bunlar resimli mağaralar değildi. Resimli mağaralar belli önemli olaylarda veya yılın belli günlerinde topluca gelinip ayinlerin gerçekleştiği kutsal mabetlerdi. Bu kutsal. Mekanlar yalnızca rahiplerin gözetiminde bulunuyor, topluluk da ayin ve ritüellerle katılmak için buralara geliyordu. İlginçtir ki; binlerce yıl ayin ve ritüellere sahne olan bu mağaralar son derece temiz tutulmuş ve bu kutsal alanlarda herhangi bir artık kalıntıya rastlanmamıştır. özenle hazırladığım konu. Bu konuda define nerelerde olur ve en çok olabilecek yerler hakkında bilgiler vermeye çalışacağım. öncelikle bilinmesi gereken bir kaç konu var.
Antik çağ insanları paralarını yatırabilecekleri banka, borsa mevduat faizi gibi her hangi bir yatırım aracı olmamasından dolayı paralarını korumak için kendi belirledikleri, kimsenin bulamayacağı noktalara saklamışlar...
İŞLEK ALANLAR
Dikkat ederseniz günümüzde bile işlek yol üzerinde ellenmemiş mezarlık alanları mevcuttur. yolun kalabalık olması oranın defineciler tarafından talan edilmesine engel olur. eski insanların bu yöntemi uygulamamış olmasını fark edemeyen defineci arkadaşlar çok zaman yanılgıya uğradıkları olmuştur. Böyle bir durumun var olduğunu göz önünde bulundurursak eski çağlarda insanların yoğun olduğu bölgelere bakmamız bize fayda sağlar.
ÇATALDAN BAHSEDECEĞİM
ÇEŞMELER VE PINARLAR
DÜZ ARAZİLER
DEĞİRMENLER